Et tüketiminin neden olduğu kanser riski

Dr. Hüseyin Nazlikul, M.D., PhD. "Neden Yanlış Yaşıyoruz" isimli kitabında et tüketimiyle ortaya çıkan riskleri anlattı.

Hayvanlardan elde edilen besinlerde pek çok toksik madde, atık yan ürün ve kimyasal madde bulunur. Etinden yararlanmak için beslenen hayvanlara, çabuk büyümeleri ve hasta olmamaları için hormonlar, aşılar, antibiyotikler verilmekte, kimyasal besin karışımları yedirilmektedir. Otlaklar ise böcek öldürücü ve DDT benzeri kimyasallarla zehirlenmiştir. Kesilen hayvanın etinde bu zehirler konsantre olarak depolanır. Örneğin et, sebzelere oranla 13 kat fazla DDT taşımaktadır. Tüm bu zararlı maddeler pişirmeyle yok olmaz ve zamanla insan bünyesine, özellikle de karaciğer ve böbreklere yük olmaya başlar. Bu toksik maddelerin hayvanda çeşitli habis tümörlere yol açtığı da bilinmekte ve ne yazık ki kesimden sonra tümörleri ayıklanan hayvanın hastalıklı eti tüketiciye sunulabilmektedir.

Et çürüdükçe kırmızı rengini kaybeder ve kahverengimsi olmaya başlar. Ne yazık ki günümüzde kanserojen olduğu kanıtlandığı halde, etin rengini korumak için nitrit, nitrat ve diğer koruyucular kullanılmaktadır.

Tüm bunların dışında, kesim öncesi durumu sezen hayvan, aşırı korku ve acıdan çok miktarda adrenalin hormonu salgılar ve et tüketimiyle bu hormonlar da insana geçer.

Ette bulunan virüs, mikrop ve parazitlerin de insana geçebildiği bilinmektedir. Sebze ve meyvelerin aksine çok hızlı bir bozulma ve çürüme sürecine girebilen et, sindirim sistemimizden çok yavaş geçmektedir. Bu süreç bazen 5 günü bulabilir! Çürümenin bağırsaklarımızda da devam ettiği unutulmamalıdır. 

Etle beslenmenin birçok kanser türüyle yakın ilişkisi olduğu yapılan araştırmalarla da ispatlanmıştır.