Bu bir mektup,
Zamanın göğsüne bırakılmış mühürlü bir nefes,
İçeriye yazılan ama dışarıyı değiştirmeyi isteyen bir söz,
Kaleminin ucu geçmişe,
Mürekkebi geleceğe değen bir bilinç.
Bir yıl daha düşüyor takvimden,
Saniyeler, uygarlıkların külleri gibi
rüzgârda savruluyor.
Ve ben yazıyorum…
Herkese değil,
Önce kendime,
Sonra insanlığa.
Olympos’un taş basamaklarında Homeros’un gölgesi fısıldıyor:
“Hatırla! Mektup, insanın kendi kaderine karşı yazdığı en uzun itirazdır.”
Hermes, tanrıların postacısı,
Kanatlı sandaletleriyle çağlar boyunca koştu
Bir tek hakikat sığdırabilmek için
Bir insanın kalbine.
Zeus’un göklerinde çakıyor şimşekler,
Ama asıl gürültü insanın içinde:
Vicdan susuyor,
Korku konuşuyor,
Ve mektup bu yüzden yazılıyor.
Nil kıyısında İsis dikiş tutuyor yaralı ruhları,
Osiris’in parçalanmış bedeninde insanlığın aynası var.
Mısır’ın kumları binlerce mektubu saklıyor,
Hiç gönderilememiş duaları,
Hiç okunmamış çığlıkları…
Firavunların sessiz piramitlerine karşı
Bir çocuğun kağıda eğilen nefesi
Daha devrimci,
Daha sonsuz,
Daha gerçek…
Çin’de ejderha göğü tutarken,
Lao Tzu usulca fısıldıyor:
“Söz, yol olur; yol, yazgıyı değiştirir.”
Bambu kâğıtlara yazılan mektuplar
Savaşın, açlığın, hanedanların ötesinden geçer.
Çünkü insanlık
En çok sustuklarında yıkıldı,
En çok yazdıklarında dirildi.
Rus steplerinde
Pushkin’in kalemi, Dostoyevski’nin kalbi, Tolstoy’un vicdanı
bir kış nefesi gibi dolaşıyor.
Sürgün vagonlarından yazılan mektuplar
Dünyanın en ağır tanıklıklarıdır.
Bir annenin oğluna son kez yazdığı satır
Bazen bir imparatorluğu rezil eder,
Bazen bir halkın onurunu doğrultur.
Ve orada öğrenir insan:
Bir mektup, bazen yoksul bir sobanın yanında,
Bazen buzlu bir tren camında
En büyük devrimdir.
Pers saraylarında Zerdüşt konuşuyor:
“Ateşi koru! Ama önce içindeki ateşi oku!”
Mektup, ateş gibi,
Yakmazsa ısıtmaz,
Yakmazsa uyandırmaz,
Yakmazsa insan insan olmaz.
Fars rüzgârı şiir taşır,
Şiir mektuba dönüşür,
Mektup hayata meydan okur.
Alman ormanlarında Teutoburg’un sisleri içinde
Bir ses yankılanır:
“İnsan, ancak vicdanına yazarsa özgürdür!”
Nietzsche’nin çivilediği sorular,
Goethe’nin parlatılmış kelimeleri,
Heine’nin sürgün gözyaşları
Bir ulusun ruh defterine düşülmüş satırlardır.
Ve orada anlaşılır:
Bir millet, postanesi kadar değil,
Vicdanına ulaşan mektupları kadar güçlüdür.
Şaman davulu vurur,
Kuzey rüzgârı insanın göğsüne dokunur.
Gökyüzüne yazılır orada mektup,
Ağaçların kabuğuna,
Dağın taşın hafızasına…
Ruh konuşur,
Söz kanat olur.
Türk bozkırlarında bir at kişner
Göçebe çadırın içinde duman yükselirken
Bir baba oğluna bir tek cümle bırakır:
“Unutma, oğul…
İnsanı insan yapan
Sahip oldukları değil,
Söyleyebildiği gerçektir.”
Roma’nın mermer yollarında
Latin harfleriyle yazılan kaderin mektupları
Devletleri, yasaları, imparatorluk gururunu aşsa bile
Sonunda yine bir kalpte biter.
Çünkü her medeniyet
Önce kalbine yazdı,
Sonra duvarlarına kazıdı,
Sonra tarihe bıraktı.
Ve şimdi günümüze geliyorum…
Telefonlar var,
Uydu sinyalleri var,
Bir saniyede dünyanın öbür ucuna ulaşan görüntüler var…
Ama insan, hiçbir çağda
Bu kadar yalnız,
Bu kadar suskun,
Bu kadar içinden kopuk olmadı.
Haberleşiyoruz
Ama konuşmuyoruz.
Yazıyoruz
Ama hissetmiyoruz.
Görüyoruz
Ama anlamıyoruz.
İşte bu yüzden
Yıl biterken
Bu mektup “dışarıya” değil,
“İçeriye” yazılıyor.
Kendi içimize,
Unuttuğumuz vicdanımıza,
Susturduğumuz kalbimize,
Terk ettiğimiz insan yanımıza…
Ey insanlık,
Ey yüzyıllardır aynı hatayı yapan büyük çocuk,
Şunu bil:
Bir mektup yalnızca kâğıt değildir.
Bir kelime yalnızca ses değildir.
Bir mesaj yalnızca iletişim değildir.
Bir mektup,
İnsanın kendine yeminidir.
Bir kelime,
Kaderle yapılan anlaşmadır.
Bir haberleşme,
Toplumun vicdan kaydıdır.
Bu yüzden yazıyorum:
Gücün değil, vicdanın konuştuğu bir dünya olsun.
Korkunun değil, sözün yön verdiği bir gelecek olsun.
Silahların değil, kalemlerin tarttığı bir çağ olsun.
Ve insan,
Tarihin postacısı olduğunu unutmasın.
Çünkü her birimiz
Ya susarak karanlığa mektup yazacağız,
Ya da konuşarak ışığa bir gelecek göndereceğiz.
Yıl biterken,
Bu satırlar
Sadece bir şiir değil,
Bir insanlık çağrısıdır:
İçeriye bak,
İçeriye yaz,
İçeriden değiş.
Mutlu Yıllar