Diz eklemi vücudun en kompleks ve en çok yük taşıyan eklemidir. Bundan dolayı çeşitli yaralanmalara, zedelenmelere daha açıktır. Birçoğumuz hayatımızın belli bir bölümünde diz ağrısı yaşamışızdır. Diz ağrısı, fiziksel olarak günlük yaşantımızda hafif yaşam kalitesi bozukluğundan ciddi özürlülüklere kadar varan derecede fonksiyon bozukluğuna neden olabilir.
Diz ağrısının nedenleri nelerdir?
Diz ağrılarını daha kolay anlayabilmek adına diz ekleminin anatomik yapısını öğrenmekle başlayalım isterseniz. Diz eklemini kabaca bacak, uyluk ve diz kapağı kemikleri, eklem kıkırdağı, ön, arka ve çapraz bağlar, diz eklem aralığında bulunan eklem sıvısı, eklem kapsülü ve başka eklemlerde bulunmayan menisküs adını verdiğimiz şok emici özelliğe sahip kıkırdak benzeri minik yastıkçıklar oluşturur. Ağrının kaynağı bu yapılardan herhangi biri olabilir. Bunun dışında dizden kaynaklanmayan aslında bel, kalça veya ayak bileği gibi eklemlerin hasarlanmasıyla oluşan ağrılar da diz ağrısı şeklinde ortaya çıkıp diz ekleminde yansıyan ağrı oluşturabilirler. Bütün bunların detaylı bir muayene sonrası gerekli tetkiklerle ortaya konması ağrının kaynağının saptanmasında önemlidir.
Halk arasında kireçlenme olarak bilinen durum diz ağrılarının en sık nedenlerindendir. Daha çok 50 yaş üstündeki diz ağrılı hastalarda karşımıza çıkar. Aslında kireçlenme kabaca düşünecek olursak eklemin yaşlanması durumudur. Tıpkı yaşlandıkça saçlarımızın her iki tarafının beyazlaması gibi diz kireçlenmesi de genelde her iki dizi birlikte etkilemektedir.
Menisküs hasarları ve zedelenmeleri genç popülasyonda spor yaralanmaları veya aşırı fiziksel aktiviteye bağlı olabileceği gibi 50 yaş üstünde ise daha çok kireçlenmeyle ilişkilidir. Gençlerde tanı ve tedavisinin ivedilikle yapılması gereklidir, yoksa erken yaşta kireçlenmeye kadar varan kötü sonuçlara neden olabilir.
Dizin iç yapısını oluşturan diğer yapılar ise çapraz ve yan bağlardır. Bu bağlar diz ekleminin dayanıklılığından ve sağlamlığından sorumludur. Yan ve çapraz bağlarda meydana gelen hasarlanmalar ağrı ve fonksiyon bozukluğu ile birliktedir. Yani hastalarda hem ağrı hem de diz mekaniğinde bozulma ile birlikte seyreder. Bağ yaralanmaları kireçlenmeye bağlı olabileceği gibi gençlerde spor yaralanmaları sonucu da gelişebilmektedir. Bağ ve menisküs yaralanması sonucu spor yaşamından uzun süre uzakta kalmak zorunda olan birçok sporcu iyileşme süresinin sonunda ciddi kondisyon kayıpları ile spora geri dönmektedir.
Belli başlı anatomik yapıların zedelenmesine ek olarak iltihabi romatizma durumlarında da diz ağrıları sıkça doktora başvuru nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Romatoid artrit ve spondiloartrit dediğimiz romatizma durumları diz eklemini etkiler. Burada tercih edilecek tedavi romatizmayı kontrol altına alacak yaklaşımlar olmalıdır.
Bu kadar çok diz ağrısı nedeni saydık peki diz ağrısından korunmak için neler yapmalıyız?
Diz eklemi başta da söylediğimiz gibi vücudun yük taşıyan eklemlerinden en önemlisidir. Dolayısıyla diz eklemine binen yükü azaltmak diz ağrısından korunmanın en önemli yoludur, yani kilo vermek. Kilo kontrolü sağlamak için ise bilinçli bir şekilde diyet yapmak, organik beslenmeye dikkat etmek, vücudumuzun bir bütün olduğunu unutmamak gereklidir. Vücudumuzun ikinci beyni diyebileceğimiz bağırsaklarımız bugün bildiklerimize göre vücudumuzda hiç de azımsanmayacak önemli görevlere sahip, çok geniş yüzey alanı olan dev bir organdır. Bağırsaklarımızda bulunan bakteriler eklemlerimizi, cildimizi hatta kimi zaman beynimizi bile etkileyecek maddeler üretmektedir. Dolayısıyla vücudumuzdaki herhangi bir sorunu bağırsaklardan bağımsız düşünmek yanlış olacaktır. Bütün bunlar göz önüne alındığında beslenmemize gereken önemi vermek ve kilomuzu kontrol altına almak hayatidir. Doğru egzersizleri yapmak, diz eklemi çevresi kasları güçlendirmek dize binen yükü minimuma indireceği için diz ağrılarına karşı oldukça koruyucudur.
Birçok diz ağrısı nedeninden bahsettik şimdi en çok merak edilen konu olan tedavi bölümüne gelelim...
Diz ağrılarının tedavisinde ana nokta tabi ki diz ağrısı gelişmeden dize binen yükü azaltarak riski azaltmaktır. Ancak bazı durumlarda diz ağrısı kaçınılmaz olduğu zaman tedaviler hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir. Diz ağrıları için ilaç tedavilerinden tutun da fizik tedaviye, tedavi edici egzersizlere, enjeksiyonlara kadar birçok seçeneğimiz mevcut. Önemli olan hangi rahatsızlıkta hangi tedavinin seçileceğidir. Tecrübeli hekimler tarafından muayene ile doğru teşhisin konması ilk adımdır. Doğru teşhis konduğu zaman tedaviye de bir o kadar yaklaşırız. Diz ağrılarında tedaviye ilk olarak ağızdan alınan veya krem şeklindeki anti inflamatuar ilaçlar ile başlayabiliriz. Bunun dışında günümüzde birçok gıda takviyesi de kas iskelet sistemi ağrıları için tedavi seçeneğini oluşturuyor. Bunun başında ise çoğumuzun aşina olduğu zerdeçal ekstreleri geliyor.
Diz ağrısının tedavisinde hastanın aktif katılımını gerektiren fizik tedavi yöntemleri ve tedavi edici egzersizler birçok hastanın fayda gördüğü son derece etkili diğer tedavi seçenekleridir. Dirençli tedavilerde uygulanabilecek diğer yöntemler ise diz içi trombosit zengin plazma enjeksiyonları, hyalüronik asit enjeksiyonları, akupunktur, proloterapi, manuel terapi ve nöralterapi gibi tedavi yöntemleridir. Bunlar girişimsel tedavi yöntemleri başlığı altında sayılabilir. Hangi tedavi yönteminin tercih edileceğine, hastalığın şiddeti, hekimin kararı, hastanın eşlik eden sistemik sorunları ve hatta hastanın tedaviye katılım durumu gibi birçok faktör göz önünde bulundurularak karar verilir. En çok merak edilen tedavi yöntemleri olan girişimsel tedavileri biraz daha açalım isterseniz. Diz içi trombosit zengin plazma enjeksiyonları hastalara son derece doğal, dışardan herhangi bir ilaç vs verilmeden kişinin kendi kanından elde edilen trombosit ve büyüme faktörleri ile şifa sağlamaktadır. Ancak çok yaşlı hastalarda, trombosit sayısı yetersiz olan hastalarda tercih edilmemelidir.
Hyalüronik asitler günümüzde yüksek teknolojili laboratuar ortamlarında üretilen eklem sıvısı benzeri enjeksiyonlardır. Diz eklem kıkırdağında, bağlarda ve menisküs hasarlarında onarıma katkısı olduğu düşünülür.
Akupunktur tedavisi geleneksel Çin tıbbının bir parçası olarak birçok hastalıkta yardım aldığımız bir yöntem olarak birçok kas iskelet sistemi ağrısında da kullanılmaktadır.
Proloterapi enjeksiyonları daha çok bağ yaralanmalarında başarılı bir tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Manuel terapi deneyimli eller ile yapılan eklemlerin sahip olduğu önemli fiziksel açıları tekrar kazandırmayı hedefleyen bir tedavi yöntemi olarak başarılı sonuçlar elde edilen bir diğer tedavi seçeneğidir.
Nöralterapi ise organların ve vücudun bozulmuş fonksiyonlarını tamir etmesi için vücuda olanak sağlayan bir tedavi yöntemidir. Tamamen vücudun kendini onarma kapasitesinden faydalanan son derece doğal bir tedavi yöntemidir. Lokal anestezikler olarak bilinen ilaçların bazı vücut bölgelerine enjeksiyonu ile karakterize bir tedavi yöntemi olup güvenlidir. Bu enjeksiyonlarla vücudun kanlanması bozulmuş doku bölgelerine kan akışı sağlanır, zararlı moleküllerin temizlenmesi sağlanır. Doku kendini yeniler ve tedavi olur.
Diz ağrısı diğer birçok kas iskelet sistemi ağrısı gibi yaşam kalitesini bozup kişinin fonksiyonelliğini etkileyebilir. Doğru olan, kişinin doğru ve tecrübeli eller tarafından muayene edilmesi, saydığımız uygulamaların işin ehli eller tarafından yapılması ve kişinin de tedaviye katılarak şifa bulmasıdır. Unutmayalım ki bu işin ehli ellere kendimizi bırakırken yapabileceğimiz en doğru şey ise kendi vücudumuzu sevmektir… Diz ağrısız bol egzersizli günler diliyorum…